Zekanın insanın düşünme, anlama, karar verme ve muhakeme etme yeteneği olduğunu biliyoruz, peki hayatımıza bilgisayarın girdiği yıllardan beri çok sık duyulan “yapay zeka” nedir biliyor muyuz?

Yapay zeka yani “Artificial Intelligence” kavramı ilk kez 1955 yılında John McCarty tarafından kullanılıyor. Yapay zekanın geliştirilmeye başlanmasındaki amaç ise; bir makinenin aynen insan gibi düşünmesi sağlanarak ona problemler karşısında düşünme ve çözüm yeteneği kazandırmak denebilir. Bu nedenle yapay zeka yaratılırken makineye; bir insan gibi duyma yani sesleri farklı dillerde tanımlayabilme, görme ve hatta hareket etme gibi yetenekler eklenir. Bunların sonucunda da problemi algılama ve çözüme ulaştırma yeteneği yapay zeka ile makineye yüklenmeye çalışılır. Apple’ın geliştirdiği “Siri” ve Google’ın geliştirdiği “Google Assistant” telefonlarda bulunan yapay zekaya en güzel örnek olarak gösterilebilir. Aslında bir bilgisayarın olduğu her yerde yapay zeka da vardır diyebiliriz. Bilgisayar komutları yardımıyla herhangi bir obje, bir anda yapay zekaya sahip bir obje haline dönüşebilir. Yapay zekanın bilimsel alanda kullanılması ise bilgisayara biraz daha karmaşık algoritmaların yüklenmesi ile gerçekleşir. Bu algoritmalarda temel olarak alınan; insan zekasıdır. Buna göre çok karmaşık problemlerde robot veya makine bir insan gibi sorunlara müdahale edebilir.

Ancak asıl sorunun tam da bu noktada başladığını söylememiz gerekir. Yapay zeka çalışmaları hızla ilerliyor ve insan zekasına sahip makineler bilim ve teknolojinin her alanına yayılıyor. Peki bu noktada insan nereye konumlandırılacak? Tüm karmaşık problemleri insan zekasından esinlenerek yaratılan makineler çözersen insan bilimin neresinde kalacak? 2016 yılında teknoloji devi Google’ın merkezinde düzenlenen bir etkinlikte özellikle 2 konu üzerinde duruluyor; yapay zeka ve makinelerin öğrenme yeteneği. Yani artık neredeyse tek başına düşünebilen robotlar ve makineler yaratılıyor. Bu konuda bazı bilim adamları da benzer düşüncelere sahip. Yapay zekaya sahip robotlar bir süre sonra insanların yerini alabilir ve insanları “gereksiz” kılabilir.

Geleceğin akıllı insanlarında hangi özellikler bulunacak?

Darden Enstitüsünde İşletme İdaresi ve Batten İdari Profesörü ve Akıllı Makine Çağında İnsan Mükemmeliyetini Yeniden Düşünmek’in yanısıra çok sayıda önemli kitabın yazarı Edward D. Hess, akıllı makineler çağında, kişiyi akıllı yapan şey hakkındaki eski tanımların artık mantıklı olmadığını belirtiyor ki; gayet doğru bir teşhistir. Hess, yeni akıllığı şu şekilde tanımlamaya devam ediyor: ‘‘Yeni akıllılık, ne veya nasıl bildiğiniz tarafından değil, ancak düşünme, dinleme, ilişki kurma, işbirliği yapma ve öğrenme kalitesi tarafından belirlenecektir.”

Yeni zekanın, kritik düşünme ve takım işbirliğinin önündeki iki büyük engeli aşmaya çalışmak ile ilgili olacağını ifade eden Hess, bu iki engeli ise; egomuz ve korkularımız olarak gösteriyor. Akıllı olmanın tanımı için gerekli olan şeyin daha yüksek düzeyde insan düşüncesi ve duygusal katılımı olduğunu aktaran Hess, sözlerine şu şekilde devam ediyor: ”Yeni akıllılık, ne veya nasıl bildiğiniz tarafından değil, ancak düşünme, dinleme, ilişki kurma, işbirliği yapma ve öğrenme kalitesi tarafından belirlenecektir. Miktar, kalite ile yer değiştirmektedir. Ve bu kayma, bilişsel ve duygusal becerilerimizi daha üst seviyeye çıkarmak gibi zor işlere odaklanmamızı sağlayacaktır.

Açık fikirli olmak ve inançlarımızı yeni verilere göre güncellemeyi öğrenmek için daha fazla zaman harcayacağız. Hatalarımızdan sonra yeniden düzenleme yapmayı pratik edeceğiz ve geleneksel olarak duygusal zeka ile ilişkili becerilere daha fazla yatırım yapacağız. Yeni zeka, kritik düşünme ve takım işbirliğinin iki büyük engelleyicisini aşmaya çalışmak ile ilgili olacak: Egomuz ve korkularımız. Bunu yapmak, gerçekliği istediğimiz gibi değil de olduğu gibi algılamayı kolaylaştıracaktır. Kısacası, alçakgönüllülüğü benimseyeceğiz. Bu, biz insanların, akıllı teknolojinin dünyasına değer katma yolumuz olacak.”

Hess’in bu öngörüsü  takım çalışmasına yatkın olmayan egosu üst düzeyde kibirli insanlarla, yeniliklerden ve sorumluluk almaktan korkan insanların, istediği kadar akıllı olsun, çağın gerisinde kalacağı anlamına geliyor. Çünkü gelişen teknolojilerle birlikte çalışma dünyası dediğimiz engin okyanustaki dalgalar gittikçe büyüyor ve bu dalgalara ancak ve ancak bir takım olarak karşı koyabiliriz. Üstelik içinde bulunduğumuz gemide kaptan bile olsak yeri geldiğinde bir miço gibi halatlara asılmamız gerekebilir. (Kaynak: hbrturkiye.com/blog/yapay-zeka-caginda-akilli-olmak)

İnsanların geliştirdiği yapay zeka ile baş edebilmek için uzmanların bizlere bir önerisi var: duygusal zekamızı geliştirmek. Yani yapay zeka ile IQ aracılığı ile değil de EQ ile savaşmak. Aslında gerçek dünyada da duygusal zeka (EQ) ne kadar yüksekse insanın başarılı ve mutlu olma oranı da o kadar yüksek oluyor. Sosyal çevre ile sürekli etkileşim halinde bulunarak öncelikle kendini, sonrasında da empati yeteneği ile çevresinde bulunan insanların ihtiyaçlarını anlamak, sorunlarını dinlemek ve çözüm bulmak gibi robotların ve makinelerin asla yapamadığı beceriler ile yapay zekaya sahip robotları yenmeye çalışmak gerekiyor. İnsanoğlunun kendi elleriyle yarattığı yapay zeka sonuç olarak şimdilik ancak duygusal olarak yenilebiliyor.

Yazar Hakkında

Avansas

Avansas, her ölçekteki işletmenin tüm işyeri ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye'nin ilk ve en büyük alışveriş platformudur. Avansas Blog'da ise iş hayatına dair ilginizi çekebilecek öğretici ve eğlenceli yazıları sizler için hazırlıyoruz.

Tüm yazıları göster